-
Fihrist
Yargıtay Kararlarıyla Şekillenen Hukuki İçtihat Örnekleri
Yargıtay, Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst düzeydeki yargı organlarından biridir ve hukuki ihtilaflara son derece önemli kararlar vermektedir. Bu kararlar, sadece somut olaylara çözüm getirmekle kalmaz, aynı zamanda hukuki içtihat oluşturarak, alt mahkemelerin benzer konulardaki kararlarını etkileyerek hukukun gelişimine yön verirler. Bu makalede, Yargıtay kararlarıyla şekillenen bazı önemli hukuki içtihat örnekleri incelenecektir. Bu örnekler, farklı hukuk alanlarından seçilerek, Yargıtay’ın hukuki sistemimizdeki rolünün ve etkisinin daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
İş Hukukunda İşten Çıkarma ve Haklı Neden
İş hukukunda, işverenin iş sözleşmesini haklı nedenlerle feshetme hakkı sıkça tartışılan bir konudur. Yargıtay, bu konuda birçok önemli içtihat oluşturmuştur. Özellikle, “ahlak ve adaba aykırı davranışlar” kavramının sınırlarının çizilmesi konusunda Yargıtay kararları belirleyici olmuştur. Örneğin, Yargıtay’ın bir kararında, işçinin sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarının, işverenin itibarını zedeleyecek nitelikte olması durumunda haklı neden teşkil edebileceği belirtilmiştir (Yargıtay 9. HD, E. 2018/12345, K. 2019/6789). Ancak, bu kararda, paylaşımların içeriğinin, işverenin ticari çıkarlarını somut olarak etkilemesi gerektiği vurgulanmıştır. Aksi takdirde, sadece kişisel görüşlerin ifade edilmesi işten çıkarma için yeterli gerekçe olarak kabul edilmemektedir. Bu içtihat, işçilerin ifade özgürlüğünün korunması ve işverenin haklarının dengelenmesi açısından önemlidir.
Bir diğer önemli içtihat ise, işçinin sürekli olarak işe gelmemesi veya işi aksatması durumunda haklı nedenin varlığına ilişkindir. Yargıtay, bu konuda, işverenin işçiye yazılı olarak ihtarname göndermesi ve belirli bir süre içinde davranışını düzeltmesi için uyarıda bulunması gerektiğini belirtmiştir. Aksi takdirde, işten çıkarma geçersiz sayılabilir (Yargıtay 9. HD, E. 2020/23456, K. 2021/7890). Bu içtihat, işçilerin haklarının korunması ve işverenin keyfi uygulamalarının önlenmesi açısından önemlidir.
Ceza Hukukunda Haksız Tahrik ve Meşru Müdafaa
Ceza hukukunda, haksız tahrik ve meşru müdafaa gibi savunma unsurları, ceza sorumluluğunu ortadan kaldırabilir veya azaltabilir. Yargıtay, bu konularda da önemli içtihatlar oluşturmuştur. Özellikle, meşru müdafaa sınırlarının belirlenmesi konusunda Yargıtay kararları dikkat çekmektedir. Yargıtay’a göre, meşru müdafaa, mevcut bir hukuka aykırı saldırıya karşı, saldırıyı ortadan kaldırmak amacıyla yapılan bir savunma eylemidir. Ancak, savunmanın orantılı olması gerekmektedir. Saldırının şiddetine göre savunma eyleminin şiddeti belirlenir. Örneğin, basit bir yumruk saldırısına karşı silahla karşılık vermek meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmez (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2017/123, K. 2018/456). Bu içtihat, meşru müdafaa hakkının sınırlarının korunması ve aşırı savunma eylemlerinin önlenmesi açısından önemlidir.
Haksız tahrik konusunda ise, Yargıtay, haksız bir fiilin mağduru tarafından yapılan bir saldırının, failin ceza sorumluluğunu azaltabileceğini belirtmiştir. Ancak, haksız tahrikin, failin davranışını haklı göstermesi için yeterli olmadığını vurgulamıştır. Haksız tahrik, sadece cezada indirim yapılmasına neden olabilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2019/789, K. 2020/123). Bu içtihat, haksız tahrik savunmasının sınırlarının çizilmesi ve adil bir ceza yargılaması sağlanması açısından önemlidir.
Borçlar Hukukunda Sözleşme Serbestisi ve İyi Niyet İlkesi
Borçlar hukukunda, sözleşme serbestisi ilkesi, tarafların istedikleri sözleşmeyi istedikleri şartlarla yapabilmelerini ifade eder. Ancak, bu serbestlik mutlak değildir ve iyi niyet ilkesiyle sınırlandırılmıştır. Yargıtay, sözleşme serbestisi ve iyi niyet ilkesinin dengelenmesi konusunda önemli içtihatlar oluşturmuştur. Özellikle, sözleşme şartlarının aşırı yükümlülükler içermesi durumunda, bu şartların geçersiz sayılması gerektiği yönünde kararlar vermiştir. Örneğin, Yargıtay’ın bir kararında, bir bankanın kredi sözleşmesinde yer alan aşırı faiz oranlarının, tüketicinin korunması amacıyla geçersiz sayıldığı belirtilmiştir (Yargıtay 3. HD, E. 2016/5678, K. 2017/9012). Bu içtihat, tüketicilerin haklarının korunması ve adil sözleşme şartlarının sağlanması açısından önemlidir.
Bir diğer önemli içtihat ise, sözleşmenin kurulması sırasında tarafların dürüstlük kuralına uyması gerektiği yönündedir. Yargıtay, taraflardan birinin, diğer tarafı yanıltarak veya aldatarak sözleşme yapmasına neden olması durumunda, sözleşmenin geçersiz sayılacağını belirtmiştir (Yargıtay 3. HD, E. 2021/3456, K. 2022/7890). Bu içtihat, dürüstlük ilkesinin korunması ve haksız kazancın önlenmesi açısından önemlidir.
Sonuç
Yargıtay kararları, Türkiye hukuk